İÇ SESİMDEN: ÇIRALI- YANARTAŞ

Antalya Kemer sınırları içerisinde, Olympos –Çıralı bölgesinde yer alan Yanartaş’la ilgili tarihi, ekolojik ve daha pek çok alanla ilgili internetten küçük çaplı bir araştırma ile bilgi edinebilirsiniz elbette. Belki pek çoğunuz o yöreye seyahat de etmiştir. Gitmeyenler için gidin görün demeyeceğim çünkü siz zaten bir Göldosk gezisini kaçırdığınız için nasıl gidebilirim sorularıyla hemen etrafınıza sormaya başlayacaksınız :) Neyse ki çeşitli sosyal platformda Göldosk adına açılan sayfaları takip ederek grup etkinliklerini daha yapılmadan öğrenebilir, ailenizle veya arkadaşlarınızla hatta tek başınıza çeşitli gezilere, doğa yürüyüşlerine katılabilirisiniz. Bu arada her çarşamba günü dernek binasında farklı etkinlikler eşliğinde yürüyüşlerdeki fotoğraflarla sunum yapılarak keyifli bir değerlendirme imkânı da bulmaktayız.

Tıpkı bu durumda olduğu gibi hayatta her şey ayağımıza kadar gelmez; bazen zahmet edip bizim de birkaç adım atmamız gerek. Zahmetsiz elbette rahmet olmaz. Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’de Hazreti Meryem’in Hazreti İsa’yı doğum anını anlatılırken, Meryem suresi 25. Ayet-i Kerimede "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün." emri ile bunu açıkça görüyoruz. Şöyle ki Yüce Yaratıcı istese o ağacı silkeler ve bütün hurmaları Hazreti Meryem’in kucağına yığabilirdi. Bu emrin elbette pek çok hikmeti olabilir. Sayfalar dolusu gerek din âlimlerinin tefsirine gerekse tıp uzmanlarının açıklamalarına sebep olabilir. Ancak ben bütün bu İlmîlikten uzak olarak Rab Teala yaptığımız ve yapmak istediğimiz her işte emeğimizin olmasını istiyor ki kıymeti olsun diye naçizane bir bakış geliştiriyorum. Tıpkı Yanartaş’a tırmandığınızda o toprağın arasında ateşin çıkması için ufacık bir çubukla karıştırılması gibi. Bununla ilgili olarak jeologlar elbette pek çok bilimsel akademik düzeyde açıklama yapmışlardır. Ama ben yine kendimce: ‘emek’ diyeceğim. Tabiat bile emeksiz bir şeyler sunmuyor size.

Hayat da öyle değil mi? Muhteşem manzaralar nasıl ki en yüksek yerlerden seyredilirse, yaşamın belki de en lezzet dorukları zorluklardan sonraki süreçlerden oluşuyordur. Emek verdiklerimiz özellikle.. Olgunluk zaten yılların bize kattığı yaş değildir her zaman. Yaşanmışlıklardan anladıklarımızdır. Bizi ağlatan, üzen anlara gün gelip gülümseyerek bakabilmektir. Aynı oyuncak için günlerce dua eden, ailesine de ara ara isteğini hatırlatmanın neticesinde aylar sonra o oyuncağa sahip olan çocuğun sevinci ve değer bilinci ile daha istemeden veya bir istemesiyle önüne konan çocuğun aynı oyuncağa değer bilinci ve duygusu bir olabilir mi? Mümkün değil. Oyuncağı değerli kılan onun için verilen duygusal emektir.  Burada harcamak kelimesini, emek sözcüğü ile bilerek kullanmadım. Çünkü emek asla harcanan bir şey değildir. Eninde sonunda karşılığını alırız. Kâinatta ağzımızdan çıkan hiçbir sesi, ciğerimizden sökülen anlık nefesi dahi zayi etmeyen Yüce Kudret, kimsenin emeklerini zayi etmez. Velev ki ileride yanlış olduğunu düşüneceğimiz yerde kullanmış dahi olsak. Biz sadece elimiz göğsümüzde iyiye, güzel olana niyet edelim kâfi. Zirveye çıkmak istersen yokuş aşağı giden yolları tercih edemezsin. Seni belki sahile indirir ama zirveye çıkarmayacağı kesindir. Arzularımız, isteklerimiz, niyetlerimiz ile sebepler aynı çizgide ilerlemeli hayatta. Bunun tercihini yapacak olan bizleriz. Bulutlar bile sıkılmadan, kararmadan, belli bir sıcaklığa ermeden yağmuru bırakmaz kucağından rahmet olarak. Bulamadı mı sıcaklığı gider bir adım ötede yağar.. Burnumuzun dibinde ama bizden uzakta.. Emek verelim hayata, sevdiklerimize, değer addettiklerimize.. Yağmur bize de yağsın diye, çubuğu yakacak olan ateşin yine onun toprağa dokunmasıyla tutuşsun diye..

Göldosk ile özümüze yolculuğa devam..

ZEYNEP KILIÇOĞLU